Kimin, Kime Patronajı? Halil İnalcık: Şair ve Patron

Mülûk nedimsiz ve musahibsiz olmaz.

-Lütfi Paşa

Şair ve Patron ”Patrimonyal Devlet ve Sanat Üzerinde Sosyolojik Bir İnceleme” 2003’te piyasaya çıkan edebiyat ve sanat tarihimizin için önemleri bir noktasına temas eden bir kitap. Eser, Max Weber’in Orta çağ’da sanatın patrimonyal (hanedan hakimiyetli) devlet yapısının himayesi altında bulunduğu tezini referans alarak Orta çağ’da Türk şiirinin, bu himayenin neresinde olduğunu anlatır. Bu himaye meselesi Osmanlı merkezli fakat sadece Osmanlı yönlü anlatılmaz. Eserin incelediği dönem 14, 15 ve 16. Yüzyıllar olarak sınırlandırıldığından döneminin devlet evrakı, şair tezkireleri ve pek tabii şiirleri kaynak olarak alınır. Açıklanan patronaj mekanizmasının belli bir dönem dışında kalmış olan Şair Fuzuli ve meşhur Şikayetnamesi için de ayrı bir bölüm ayrılmıştır.

Tarih boyunca saray için en büyük prestij, himaye ettiği sanatkarların niteliği ve niceliği olmuştur. Molla Cami’nin İstanbul’a gelmesi için Fatih Sultan Mehmed ve II. Beyazıd büyük çabalar harcamışlar1, Yavuz Selim Mısırı fethettiğinde bütün Memlük hazinesiyle birlikte yüzlerce sanatkarı da İstanbul’a getirtmiş2  ve Osmanlı’nın her döneminde şairlere yüksek mevkiler verilmiş, padişahın en yakınında olan; nedimler ve musahibler şairlerden seçilmiştir3:

”Osmanlı’da, en yüksek mimar, sarayın mimarbaşısı, en iyi kuyumcu, sarayın kuyumcubaşısı ve en gözde şair, padişahın ilgi ve lütfuna layık görülen sultan’uş-şu’ara idi.”4 

Âşık Çelebi tezkiresindeki bir minyatürde Bâkî Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi ve Nev‘î ile birlikte

Tarihin bize gösterdiği bir gerçektir ki ”tarihi” yazma işinde şairin yadsınamaz bir yeri ve muazzam bir etkisi vardır. Halil İnalcık bu hakikate: Rüstem Paşa’nın II. Murad’ın şairlere tayin ettiği saliyane’yi (yıllık maaş, o dönemde saliyane şairlere bir eser sunmaları beklenmeden veriliyordu.) kaldırması bu yüzden tarihe haris ve mürteşi (rüşvetçi) bir adam olarak geçmiş olmasıdır5; ve de II. Beyazıd’ın tarihteki yerinin ”şeriatı ihya eden müceddid (doğru yola çıkartan) sultan” olarak anılmasının sebebi olarak Fatih’in nesh (vakıf malını devlet hazinesine katmak) ettiği dervişlerin ve alimlerin vakıflarını iade etmesidir6 diyerek işaret ediyor.

Halil İnalcık, sanatkarı himaye etmenin sadece hanedanlar arası rekabette yer almak için yapılan bir iş olmadığını da belirtiyor. Sultanlar nüfus ve otoritelerini tanıtmak için şairlere muhtaçtılar çünkü şairler zürefanın (yüksek zümrenin) önündedirler:

”II. Selim tahtı ele geçirince, Zati bir kaside sundu. Selim onu caize (sanatkarlara verilen mükafat) ve bir köy tımar (gelir) ile ödüllendiri”7

Güçlü bir hükümdarlar, prestijleri için, Firdevsi’nin Sultan Mahmud’a sunduğu Şehname gibi kendilerine atfedilmiş ve sonunda kendilerinin övgüsüyle biten manzum tarihlere muhtaçtılar (Timurname, Selimname, Hanname…).

Aşık Çelebi ”Medhin (övgünün) kadri (değeri), memduh (övülenin) sebebiyledir” diyerek haminin, sanatkarın eseri için bir yerde ilham kaynağı olduğunu söylemektedir. Kudretli bir liderin sanatçıyı üretmek konusunda tetiklediğine şüphe yoktur. Germiyan Beyliği beyi Yakup (ö. 1340) döneminde ”Türk padişahlarının en büyüğü”, devleti ise ”en zengin ve en mamur” olarak anılıyordu.8 Şeyhoğlu, Şeyhi, Ahmedi ve Ahmed-i Dai klasik şiirimizin kurucuları olan ve eserlerinin etkileri asırlarca süren bu şairlerin Germiyan Beyliği’nde yaşamaları-eser vermeleri, Germiyan beylerine nedim ve musahib olmaları elbette ki tesadüf olamaz. Tıpkı şiirde Baki, Şeyhülislam Yahya, Hayali, Zati gibi şairlerin, mimaride Sinan gibi sanatının halen aşılamamış bir şahikasının, Türk hukuk tarihinin büyük siması Ebusuud Efendi’nin Kanuni Sultan Süleyman devrinde yaşamış olmasının tesadüf olamayacağı gibi.

Kanûnî Sultan Süleyman’ın vasalı Erdel Kralı János Zsigmond’u huzuruna kabulünü

”Bir kelime ile, belli bir sanat zevki ve anlayışına sahip patronun himayesi altındaki sanatkar, ona göre eser vermeye özenirdi. (…) Hatta diyebiliriz ki sanat ve bilim eserinin kalitesini ve sanatkarın şöhretini çok kez hükümdar belirlerdi. ‘’9 

Bu noktada sanatın mı patronajı yoksa patronajın mı sanatı takip ettiği sorusuna cevap vermek geriyor. Yani Orta Çağ patrimonyal devlet sisteminde sanatın büyüklüğünü belirleyen şey sanatkarın kendisi miydi, yoksa sanatkarı himaye eden hami miydi ? Yukarıda belirttiğimiz gibi hami sanatkar üzerinden inkar edilemez bir etkiye sahiptir. Fakat bu etki sanatkarı üretim konusunda tetiklemekten öteye gitmez. Burada gerçek manada bir hamiye sahip olamamış, yaşadıkları dönemde bütün şahsiyetlerin ötesindeki sanatkarları, özellikle şairleri hatırlamamız gerek. Yunus Emre’nin, Fuzuli’nin (Şair ve Patron kitabından uzunca bir bölüm Fuzuli’nin hamisiz kalışı ve maddi meseleler için verdiği mücadeleye ayrılmıştır.), Niyazi Mısri’nin… büyük eserlerini hamisiz bir ortamda vermeleri buna bir örnektir. Aynı zamanda ”Şuara zümresine ettiği itibarı ve zamanında verdiği iştiharı (şöhreti) bir başka padişah etmemiştir” denilen ve yüksek sanat zevkine sahip olan (halihazırda kendisi büyük bir şairdi) Fatih Sultan Mehmet zamanında büyük şairlerin çıkmamasını da bu meseleye örnek olarak verilebilir. Büyük şair eserleriyle zamanın içinde fakat söyledikleriyle zamanının ötesindedir. Söyledikleriyle zamanın ötesine geçebilecek büyük şairin elbette ki patronunun arkasında olması beklenemez.

Patronajın klasik şiirimizdeki yerine işaret eden ”Şair ve Patron” ve saraydaki sanatçıyı konu edinen ”Has-bağçede ‘ayş u tarab” söyledikleriyle üzerine konuşulabilecek bir alan yaratmışlardır. Köklü bir geçmişi olan Patronajın-himayenin yeni belgeler ve farklı dönemler konu alınarak tekrar işlenebileceği kanaatindeyim, elbette patronajın iki tarafıyla birlikte. Şair ve Patron kitabının girişinde de bulunan şu beyitle yazımı noktalıyorum:

Ma’ritef iltifâta tâbi’dir
Müşterisiz metâ’ zâyi’dir

1. İnalcık, Has-bağçede ‘ayş u tarab (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018) 366.

2. İnalcık, Şair ve Patron (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2019) 10-11.

3. İnalcık, Has-bağçede ‘ayş u tarab (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018) 18.

4. İnalcık, Şair ve Patron (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2019) 8.

5. İnalcık, Şair ve Patron (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2019) 48.

6. İnalcık, Has-bağçede ‘ayş u tarab (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018) 176-7.

7. İnalcık, Has-bağçede ‘ayş u tarab (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018) 244.

8. İnalcık, Has-bağçede ‘ayş u tarab (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2018) 93.

9. İnalcık, Şair ve Patron (Ankara: Doğu Batı Yayınları, 2019) 13.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir