Bir ”Bulantı” Romanı: Batmayan Gün | Samiha Ayverdi

Sen hiç aşk mektubu yazdın mı baba? Ben yazmadım. Fakat herhalde aşk mektuplarının müsveddesi yoktur. Zira onların yazılıp bozulmaya tahammülü olmaz ki…

-Batmayan Gün’den

Batmayan Gün, Samiha Ayverdi’nin ilk eseri Aşk Budur’dan bir sene sonra, 1939’da yayınladığı ikinci eseridir. Roman, Aliye isminde bir genç kızın ‘’kendini bulmak’’ serüvenini anlatır. Ayverdi’nin diğer pek çok eserinin değindiği kendini bulma, kendi özüne dönme, Hakk’a ulaşma teması bu romanında da işlenmiştir. Osmanlı’nın son, Türkiye’nin ilk devirlerinde, İstanbul’da bir konakta geçen hikaye, bir var oluş bulantısı yaşayan ve çevresindeki insanlara rağmen yalnız olan Aliye’nin ruhsal durumu etkileyici bir şekilde yansıtılmıştır. 


Batmayan Gün’ün henüz başında Samiha Ayverdi’nin güçlü kalemi kendisini hissettirir. Rengâreng atlas bir kumaş gibi büyüleyici bir dokuya sahip olan üslup okuyucuyu uzaklara götürür: 

‘’ Boğaziçi… Her çizgisi ile kıvrılıp bükülen bu oymalı, ziynetli, ihtişamlı tabiat köşesi, dağlarda, tepelerde bu renk renk nakışlı örtüler, kaftanlar Aliye’nin çocukluğundan beri hasretini çektiği bu cennet, ne doyulmaz bir diyardı. İnsan, şu görünüşe gün geçtikçe alışıp ilk duygular hızını kaybederek laubali olacağı yerde, aksine her günle, ona karşı daha taze bir iştiyak duyuyordu.’’1 


Zengin bir konakta büyüyen Aliye çocukluğundan beri servet, şöhret, mal mülk, para pul gibi dünyevi nimetlerin faniliğini hissettiğinden bunlara karşı bir istek veya iştah duymaz. İçinde bulunduğu cemiyetin aksine Aliye, her zaman ‘’bilmek’’ peşinden gitmeyi seçmiş, kendi iç bulantısından kendisini aramıştır. Aliye, dedesi İrfan Paşa’nın günlük olarak tuttuğu defterleri okuyarak başladığı seyrinin ilk adımını düşünmekte bulur. ‘’Düşünmek de ruhun istidadı derecesiyle mütenasip’’2 diyen Aliye düşünmenin kendi ruhunun kuvveti kadar mümkün olduğunu söyler ve kendi ruhunun ne veya kim olduğunu bulmak yolunda seyrine devam eder. 


Eserde, Aliye’nin içinde bulunduğu bulantı hali ciddi bir mesele olarak üzerinde durulmuş, izah edilemeye çalışılmıştır. Samiha Ayverdi ile Jean-Paul Sartre aynı yılda doğmuşlar, hatta ‘’Batmayan Gün’’ ‘’Bulantı’’ romanından bir sene sonra neşrolunmuştur. İki münevverin aynı problemi farklı coğrafyalarda, aynı yıllarda işlemiş olmaları açısından bu iki eser de büyük önem arz ediyor. Ayverdi, Sartre’dan farklı olarak bu bulantı çıkmazından kurtulmanın yolunun felsefeden geçmediğini, aksine felsefenin sonunda insanı sarp bir kayalığa çıkaracağını savunur. Felsefe’nin esas ‘’hakikati’’ yani ‘’insanı’’ gözden kaçırdığını, filozofun hakikat yolunda faydasız bir iş yaparak teferruatlara takıldığını, Cevat’ın ağzıyla söyler: 

‘’Feylesof bence bir sanatkardır; tabiatı taklit eden ressam gibi o da hakikati tasvire yeltenen adamdır. Binaenaleyh sözlerinin kıymeti, ne olsa, canla manalanmamıştır. O, tıpkı modelini mikroskobik teferruatına kadar taklit eden ressama benzer. Fakat ne kadar sanatkarane çizilmiş de olsa yapma bir çiçek demetini koklamak hatırımıza gelir mi ? Yahut içinden bir gül seçip göğsümüze takabilir miyiz ?3 

Felsefenin bir diğer sorunun da şüphelerden oluşan bir düşünce sistemi olmasıdır. Halbuki insan, yakıni-ilahi bilgiye ermek için şüphelerden uzak olmalıdır der. izlenecek takip edilecek şeyin gönül bilgisi olduğunu söyler ve ‘’Gönül bilgisi insana asli saffetine yakınlaştırır’’ diyerek yöntemini açıklar. 


Aliye’nin içinde bulunduğu düğüm, İrfan Paşa’nın defterlerinde K. ruhumuzla geçen, doktor Kerim Bey ile tanışmasıyla çözülmeye başlar. Doktor Kerim genç yaşında İrfan Paşa’yla tanışmış ve paşaya kendini bulma yolunda yardımcı olmuş, ona hocalık etmiştir. Samiha Ayverdi’nin diğer romanlarında da karşılaşılan mürşit karakteri Batmayan Gün’de K rumuzlu Kerim Bey’dir. Elbette K rumuzunun kullanılması, mürşidin isminin K harfiyle başlaması tesadüf değildir. Anlaşılabileceği gibi Kerim Bey, 19-20. Yüzyıl münevverlerinden -Samiha Ayverdi’nin mürşidi- Kenan Rıfa’i Büyükaksoy’un romandaki yansımasıdır. Aliye Kerim Bey ile geçirdiği zamanlarla, yaptığı sohbetlerle ruhsal yolculuğunu tamamlar ve kendini bulmak emeline kavuşur. 


Samiha Ayverdi, Kenan Rıfa’i ve Samiha Ayverdi’nin kızı Nadide Uluant


Eser, Aliye’nin bulantısından kurtularak gönül berraklığına kavuşması anlatılırken doğu-batı medeniyet krizi, materyalist akıl ve mantık gibi pek çok probleme değinir. Eserin adı, güneş batsa da dünyanın diğer bir tarafında gündüz olduğu gibi akıl bulanık olsa da gönül aynasının aydınlık olduğu mesajını verir. Tasavvufi temaların da yoğunlukla işlendiği bu eser, iyi bir dille işlenmiş güçlü bir fikre sahip. Sartre’ın Bulantı adlı eseri ve Batmayan Gün bir bulantının iki ucunu anlatırlar. Bu iki eserle yapılacak karşılıklı bir okumanın aydınlatıcı olacağına şüphe yoktur.


1.Samiha Ayverdi, Batmayan Gün (İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı 2017) 13

2. a.g.e 21

3. a.g.e 79

4. a.g.e 112

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir