Şairin Kemik Yaşı

Sosyal medyada ekranları kaplayan koca koca fotoğraflar. Altında ufak bir yazı “Genç şair … ile.” Açıklamayı dikkatle okuduktan sonra gözlerimiz, yazıda işaret edilen genç şaire çevriliyor. Fotoğrafta genç şairin yerinde kırkına merdiven dayamış, saçlarına yer yer aklar düşmüş, saçlarının bir kısmı zamana yenik düşen, çoluğa çocuğa karışmış, bazen bıyıklı, bazense sakallı hafif kilolu bir adam silüeti. Derken sorular silsilesidir düşüyor akla. Kırk yaşında genç nasıl olur diyor bir ses. Genç şairin genç olmadığı da kesin oysa. Peki, ‘genç şair’ unvanının şair kısmı ne kadar yansıtıyor gerçeği?

Modern çağda yıllar geçtikçe gençlik yaşı algısı da değişiyor haliyle. Gençlik yaşının kadınlar için 13-14; erkekler için ise 14-15’li yaşlardan başladığı fizyolojik bir gerçek. Erişkinlikte ise yasal sınır 18. Buna mukabil, yaşadığımız çağ olgunlaşmayı bir hayli körelttiği için, gençlik algısı önce 25 yaş altına, sonra 30 yaş altına, şimdilerde ise neredeyse 35-40 yaş altına doğru evriliyor. Hal böyle olsa da, hayatın ve zamanın gerçekliği bu algıyla bağdaşmıyor.

Fazla değil, 50-60 yıl önce Türk insanının hayatına değinen romanlarda 21-22 yaşlarında kızları olan annelerin, kızlarının mürüvvetini görememeleri ve evde kaldıkları üzerine yakınmaları hâlâ güzide kitaplarımızın sayfalarında. Tarih kitaplarında Trablusgarp’ta, Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşında, Ulusal Kurtuluş Savaşında görev alan komutanların,liderlerin hayat hikâyesi geliyor gözlerimin önüne. Tüm bu savaşlara katılıp tanıklık eden o kahraman subayların çoğu cumhuriyet kurulduğunda yeni 40’ına basmış. Bir kısmı ise 1923’te kırk yaşında dahi değil.

Genç şair denince modern edebiyatımıza yön veren, eserleriyle edebiyatta yer edinen yazarlarımıza,şairlerimize bakmaya geliyor sıra. Namık Kemal 21-22 yaşlarında aynı anda hem siyasi hem de edebi makaleler kaleme alıyor. Necip Fazıl, büyük şairlik şöhretini ortaya koyan Kaldırımlar şiirini 23 yaşında, aynı adlı ikinci şiir kitabını ise 24 yaşında yayımlıyor. Nazım Hikmet şiirinin en karakteristik şiirlerinden biri olan ‘Makinalaşmak’ 1923 yılında yayımlandığında Nazım Hikmet henüz 21 yaşında. Sezai Karakoç Mona Roza’yı 19 yaşında, İsmet Özel Kuşun Ölümü şiirini 18 yaşında yazıyor. İkinci yeni şiirinin sembolik şiir kitaplarından Üvercinka yayımlandığında Cemal Süreya 27 yaşında. Cebberoğlu Mehemmed şiiri ile CHP Şiir Armağanında ikincilik ödülünü alan Attila İlhan 21 yaşında, Attila İlhan şiirinin tüm özellikleriyle ortaya konulduğu Sisler Bulvarı kitap halinde yayımlandığında şair 29 yaşında. Örnekleri çoğaltmak mümkün.  Batı şirinde de durum bundan farklı değil. Rimbaud 16 yaşında başladığı şiiri 20’sinde bıraktığında, ismi çoktan büyük şair safları arasında yerini alıyordu.

Bir insan ancak 26 yaşına kadar yazdıklarıyla şair olabilir, 26 yaşına kadar kendini şair saydıracak eserleri ortaya koymalıdır, 26 yaşından sonra, ne kadar şiir yazarsa yazsın, istese de şair olamaz, demişti büyük şairlerimizden biri.  Bu gün büyük şairlerimizin çoğunluğunun şairlik şöhretini borçlu oldukları eserlerini, oldukça genç yaşta kaleme aldığı düşünüldüğünde bu iddianın gerçeklik payının bir hayli yüksek olduğu kanaatindeyim.

Bu sebeple, şairin yaşını futbolcuların yaşına denk olarak görülebileceğini düşünüyorum. Nasıl ki bir futbolcuya genç diyebilmek için onun 16-23 yaş aralığı esas olarak alınıyorsa, şair için de durum hemen hemen aynı olmalıdır. Bir futbolcu 27-28 yaşlarına geldiğinde artık genç sıfatı kalkar ve tecrübeli futbolcu olarak anılmaya başlar. Bu durum 34-35 yaşına, münferit örneklerde 40 yaşına kadar devam edebilir. Hiç kimse 30 yaşındaki bir futbolcu için genç sıfatını kullanamaz. Aynı şekilde, 30 yaşındaki birisi de asla genç şair olamaz. Eğer şair olmuşsa belki ancak ‘tecrübeli’ şair olarak adlandırılabilir. Günümüzde yaşı kemale eren koca koca insanların genç şair olarak adlandırılması da gülünç kaçıyor dolayısıyla.

Şunu kesin olarak belirtmeliyim ki belirli bir yaştan sonra ‘genç şair’in, normal bir insanın şair olma yolunda geçtiği bir ara basamak olarak tanımlanması da oldukça yanlış. Kendi özgün sesini ve imgelerini bulan, iyi ve büyük şiir yazan her kimse, çok genç yaşlarda da olsa, şair olarak, hak ediyorsa büyük şair olarak, tanımlanmalıdır artık genç şair olarak değil.

Şair ağacı en lezzetli ürünlerini zaten genç yaşta verir. Gençlik sıfatı, şiirde hataları ya da günahları bağışlatmaz. Ama genç yaş, şiir yazan birinin büyük şiire doğru yönelmesinde, gerekli olan canlılığı, enerjiyi, dinamizmi fazlasıyla verebilir. Aslolan ortaya konulan eserdir ve şairlik rüştünün ispatında şairin kemik yaşı ancak gerçek şiirin DNA’sını çözebilmesiyle tespit edilebilir.

Gerçek şair gençliğin affediliciğine sığınmaz, ama şair olma yolundaki gerçek gencin şiiri, büyük ve özgün Türk şiirinin saçakları altında yeşerir.

M. Sadi KARADEMİR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir