-Şiir Sesinin Ritmi- Yeni (Modern) Hece Şiiri

Türk şiiri, bir kanadını son otuz yıldır yeni hecenin ritmiyle çırpıyor. Doksanlı yılların başında tüm sanatlarda esas olan iki kavramın ‘hikmet ve ahenk’ olduğunu dile getiren Mustafa Kutlu yönetimindeki Dergah dergisinde eserlerini okuyucuya sunan dönemin genç şairlerinin ortak özelliği şiirlerini hece ölçüsü ile yazmalarıydı. Başta Süleyman Çobanoğlu olmak üzere birçok isim, o yıllara kadar edebiyat camiası tarafından ‘burun kıvrılan’, ‘demode görülen’, ‘Necip Fazıl tarafından güzide örneklerinin yazılıp bitirildiği düşünülen’ hece şiirini yazmaktan geri durmadılar. Günümüzde, Türk şiirinin ‘hikmet’ ya da ‘felsefe’ yönünü ileriye taşıyan/taşıyabilecek bir avuç şair olarak kalsak da ahenk yönünden Türk şairlerinin önemli bir bölümünün hece vezninde uzlaşıya vardığı söylenebilir. Doksanlı, iki binli, iki bin onlu yıllarda rağbet gören yeni hece şiiri günümüzde de sıklıkla yazılmaya devam ediliyor. Öyle ki edebiyat dergilerine bakılacak olursa, hece ile yazılan şiirlerin, edebiyat dergilerinde yayımlanan şiirler içerisinde önemli bir yekûnu temsil ettiği göze çarpmakta.

Yeni hece şiirini değerlendirebilmek için hece şiirinin cumhuriyet dönemindeki serüvenine göz atmak yararlı olacaktır. Hece vezni, imparatorluktan ulus devlete geçiş döneminde; milli edebiyat akımının etkisi, halk edebiyatında yer alan şairlerin/saz şairlerinin hece vezni ile şiir ortaya koymaları, cumhuriyetin ideologu ve sosyologu Ziya Gökalp’ın vezin tercihindeki net tutumu ve Yunus Emre’nin ‘yeniden keşfi’ ile, yeni cumhuriyette saray vezni olarak görülen ‘aruz’a karşı genç şairlerin tercih ettiği vezin türü olmuştur.  O dönem, Yahya Kemal’in kendisinden sonra eser veren genç şairler için “Zavallı gümüş balıkları! Orhan Seyfi’nin oltasına takıldılar.” diye serzenişte bulunmuş olması dikkate değer. Başta, Orhan Seyfi Orhon, Halit Fahri Ozansoy, Enis Behiç Koryürek, Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel’den oluşan beş hececiler,  folklorik özellikleri ağır basan hece şiirlerini ortaya koysalar da, hece şiirinin zirvesi Memet Fuat’ın tabiriyle ‘halk şiirinin incelikleriyle Fransız şiirinin yetkinliğini birleştiren’ Necip Fazıl Kısakürek olmuştur.

Necip Fazıl, kendisinden önceki hece şairlerinden vezni ustalıkla kullanması sebebiyle bir tek Faruk Nafiz Çamlıbel’i dikkate değer olarak görmüş, şiirini manzumeden uzak, içe dönük, mistik, soyut, bohem, bireysel ve felsefi bir duyarlılıkla kurmuştur. Necip Fazıl şiiri, bir ayağını ‘Shakespeare, Baudelarie, Verlaine, Rimbaud’ gibi batı şairlerinin şiirlerine, diğer ayağını ise Yunus Emre şiirine basarak yükselmiş, Türkiye’de manzumecilikten sıyrılarak hece şiirinin yüksek perdeden modern –büyük- entelektüel krizin doruklarındaki şairle tanıştığı ilk örnekleri ortaya koymuştur. Çağdaşları Ahmet Hamdi Tanpınar ve Ahmet Kutsi Tecer’i de dönemin modern ve ileriye dönük arayışta olan hece şairleri arasında görürüz.

Hece şiirinde Necip Fazıl-Ahmet Kutsi Tecer-Ahmet Hamdi Tanpınar çizgisini, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı, Ziya Osman Saba ve Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi isimler takip etmektedir. Bahse konu şairler hece şiirinde Necip Fazıl’ın çarpıcı etkisine rağmen ilerleyen yıllarda kendi şiirlerini ustalıkla kurabilmişlerdir. Bu isimlerden sonra Türk edebiyatında salt hece şairi olarak anılması gereken ‘büyük’ isimlerle bir çizgiyi takip edebilmek oldukça güç. Sonraki dönemde hece şiirinin sesinden yararlanan şairler (Attila İlhan, Bazı İkinci Yeni Şairleri, Sezai Karakoç, İsmet Özel, Ataol Behramoğlu, Bazı 80 Kuşağı Şairleri vb.) olsa da bu isimleri salt hece şairi olarak anmak mümkün gözükmüyor. Doksanlı yıllara varan geniş aralıkta hece vezni ile şiir yazan (Mavera şairleri, Karakoçlar gibi) başka değerli isimler de kuşkusuz mevcut fakat bu şairlerin de bir çoğu hecede ‘etkilenmeyi’, ‘yeniyi yaratarak kurmayı’, ‘yerelden sıyrılmayı’, ‘kendisinden önceki şairleri aşarak yeni(modern) şiiri oluşturmayı’, yeterince güçlü ve etkili bir şekilde ortaya koyamadıkları için ilgili isimleri bir kanonun devamı olarak anmak zorlaşıyor.   

Yeni hece şiirinin inşasını ve ihyasını, sinirleri alınmış, felç geçirmiş bir adamın, elleriyle yeniden ritm tutmaya başlaması olarak görüyorum. Hareket var demek ki hastamız canlı, ritim var demek ki sinirleri çalışıyor ve bilinci hâlâ yerinde.

 Yeni hece şiiri ile taşradan üniversite okumak için büyük şehre gelen modern Karacaoğlan, büyük şehirde sudan çıkmış bir balık olarak değil, suya girmeye hazır bir balık olarak merkez edebiyatın şiir denizine dalmakta.

 Yeni hece şiirinde, hece şiirindeki parmak hesabının bitmesi,  durakların, kafiyelerin, rediflerin şiirde ahengi yaratmada belirginleştirilmeden kullanılması, şairin şiirini çoğu zaman derli toplu bir söz söyleme isteği üzerine oluşturması, şiirin yazılması yerine söylenmesi üzerine şiir sesinin bütünleştirilmesi, zorlama kafiyelere, anlamsız uzatmalara, hece tamamlamamalarına yer verilmemesi, şarkı/türkü formuna yatkınlık, eski mazmunları terk ediş, modern insanın,olayların, kavramların şiire dahil edilmesi, imgeyi merkeze alma, mısra temelli şiir oluşturma, cumhuriyetin ilk dönemlerinde eser veren hece şairleri ile benzeşmeme yönünden araya mesafe koyma tercihi, yeni hece şairlerin buluştuğu asgari müşterekler olarak görülebilir.

Modern-yeni- hece şairlerini birleştiren bir akımın, düşüncenin ya da ortak bir manifestonun olduğunu söylemek zor. Çünkü şiire ve hayata yaklaşımda yeni hece şairleri arasında renk ve ton farkı bir hayli fazla. Toplumcu-gerçekçi şiirler de yer alıyor yeni hece şiirinde, romantik çağrışımlar da. Sürrealist arayışlar da yer alıyor yeni hecede, Yunus Emre-Karacaoğlan şiirinin restorasyonu da. Küçük insanın şiiri de yer alıyor yeni hecede, büyük şairin ızdırabı da. Yeşillikler-kuşlar-çiçekler de yer alıyor hece şiirinde asfaltlar-betonlar-X-ray cihazları da. Fikir şiiri de yer alıyor yeni hece şiirinde, saf şiire varma uğraşısı da.

Elektro gitarın teli de, kopuzun teli de, kısa saplı bağlamanın teli de hatta yaylıların teli de bağlanabiliyor yeni hecenin sazına. Bu sazdan ortak bir sesin çıkması pek de mümkün olmuyor dolayısıyla.

Yeni hece şiirini oluşturan sosyolojik arka plan da gün geçtikçe farklılaşıyor. Doksanlı yıllarda yeni hece şiirlerinde taşradan merkeze, köyden kente göçün etkisi hissedilebilirken, iki binli yıllarda teknolojik devrimin hız kazanmasıyla yaşanan (milenyum) bunalımı, iki bin onlu yıllarda ise tamamen algı üzerine kurulu gerçeklik sonrası (post-truth) çağda şairin kapitalizmin yeni türevleri ile hesaplaşma çabası görebilmekte. Yeni hece şiirinde Anadolucu bir damarın ağır bastığını da söylemek yanlış olmaz. Milli-yerli-Anadolucu hece şiirine, doksanlı yıllarda pastoral bir hava hâkimken, günümüze gelindiğinde hece şiirlerinin lirik ve epik yönünün daha ağır bastığı söylenebilir.

Yeni hece şiirinin günümüzde bağlantısız ilerlediğini düşünüyorum. Bu sebeple, diğer hece şairlerinden sevdiğim-beğendiğim şiirler okusam da, herhangi birini şiirimde usta olarak saymadığımı, bu sebeple kimseyi de kendime çırak olarak kabul etmeyeceğimi belirtmem gerekiyor.

Yeni hecenin en büyük handikabı ise, sırf hece formunda yazıldı diye şiirleştirilmemiş ‘tekerlemelerin’ dahi topluma şiir diye sunulması yanılgısıdır. Basım-yayım işlerinin kolaylaştırılması, trol orduları ile beğeni pazarlığı, gerçek bir eleştiri ortamının olmayışı gibi hususlar da yeni hece şiirinde düşük kalibreli örneklerinin çoğalmasına yol açıyor.

Sonuç olarak Türk şairlerinin bir bölümü yeni hece kullanarak biçimde kültürel kodlarına uyum sağlayan bir yönelimle, otuz yıldır Türk şiirinde ses ve vites yükseltmiştir. Şair iç sesisin şarkısı yeni hecenin ritmiyle devam ediyor. Yine de iki bin onlu yıllardan itibaren şiirlerim ile içinde yer aldığım yeni hece tercihinin bir akım oluşturmadığını bir kez daha belirtmek isterim. Hece vezni kullanımı, şiir oluşturmada şairin biçimsel tercihlerinden sadece biridir. Aslolan şiiri oluşturan anlam, imge, mecaz, kelime tercihleri, mısra-ı bercesteyi bulmak ve kurmak gibi diğer unsurlarla şiiri tamamlayarak, şiir dünyamızda yeni ve benzersiz eserleri ortaya koymaktır.

M. Sadi KARADEMİR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir